29 Aralık 2010 Çarşamba

Sarma

Öncelikle belirtmeliyim ki bu tarifleri anlamak için ayrıca bir tercüman gerekiyor. Kazara denk gelir, merak eder, kafanıza birşey takılırsa direk sorun, detaylara inelim.

Annemden aldığım kripto şundan ibaret:

İç Malzemesi
Soğanı biraz kavur, pirinci ekleyip karıştır, biraz kavur, salçayı ekle, kavurmaya devam et, çok az su ya da domates suyu ve baharatları (tuz, kekik, nane, belki köfte harcı, kırmızı biber) ekle. Tercihen pirinçleri biraz kabartana kadar devam et, suyu ona göre ayarla.

Asıl Pişirme
Dibine az yağ, ve kullanılmamış sarma yaprakları. İçi fazla kabardıysa suyu az koy, olmadı sarma hizasına yakın koy.

Annemin bildiğimi varsayarak atladığı en önemli şey defne yaprakları. Sıralar arasına ve en tepeye limon dilimleri ve defne yaprakları yerleştirmek işin püf noktası. Bir diğer ayrıntı da kullanılan salça. Bizim kendi ev yapımı salçalarımız genelde hem domates hem biber içerir; dahası patlıcan, sarmısak, envai çeşit baharatla zenginleştirilir. Ben burada genelde Garden Combo olarak geçen makarna soslarını kullanıyorum aynı tadı yakalamak adına. Özellikle Francesco Rinaldi'yi tavsiye ederim.

24 Aralık 2010 Cuma

A Christmas Story

This is a Christmas story. Though, unlike many others, it's told by a Turk. Let's see…

"It's Christmas Eve and you're coming back from a nice party. You get off the train at the 30th Street Station but home is still away. You head out, walk for three blocks and start waiting for the bus. Ten minutes… Twenty… As time goes by, you know it's a holiday and many bus drivers are with their families. You are waiting for one of the few unlucky and patience is the only way to show respect. You are certain of one thing, though. You don't have a token, but you should have two one dollar banknotes to take care of the fare.

Finally, you can see the bus from three blocks away, and it's time to get ready to pay. And that's the moment when you realize you only have a single one dollar, this is probably the only bus for the next hour, and it's really really cold. Desperately, you start searching through your pockets. One quarter… Two quarters… Three quarters… Four?.. No… You also have a dime and two nickels. Well, it's still five cents short and bus is right there waiting for the red light. Probably thirty seconds between you and the poor beggar... And, guess what?! One more nickel in a remote corner of your backpack. When you move your eyes back up to the bus, you see it stopping in front of you, and the only thing you need to do is to act fast and get some rest for the next twenty blocks.

You might be an atheist but you are sure that last nickel was a gift from Santa Claus.

It's Christmas Eve, and you've been a good boy lately, haven't you?!?"

Merry Christmas everybody!!!

22 Aralık 2010 Çarşamba

Kapı

Kalktı ayağa, iki adımda vardı, kapıyı araladı. Baktı bir an, sonra döndü, adım almaya yeltendi gerisin geri, yine vazgeçti.

Eli telefonuna gitti; birşeyler söylemeliydi, kusmalıydı zehiri. Sonra hatirladi; kafa bir milyonken söyleyecekleri sadece başa bela olacaktı.

Kapı açıktı hala. O da…

Soğuk soğuk çarparken rüzgar davetsizce, o bakmaktaydı. Böylesi misafirlere özel perverliğiyle ünlüydü zaten. Kimi davet etti ki bugüne dek?!

Yorulmuştu. Yavaşça itti kapıyı hafifçe aralık bıraktığına aldırmadan, döndü geri, uzandı kanepeye. Bardağına uzanırken eli, farkındaydı; yine yüzüne gözüne bulaştırdı.

Güneş doğar doğmaz uyuyacaktı. Herzamanki gibi...

14 Aralık 2010 Salı

Soğuk

Serde erkeklik var ya…
Yok alakası aslında.

Sebep tamamen sabırsızlık.

Otobüsü bekle on dakika,
Sonra insanları.
Dertlerine tanık ol;
Neşelerine,
Bağırışmalarına şen şakrak.
Zamanını çalışlarına
Sende çok da kalmayan.
Pervasızlıklarına…

Sonunda durduğunda otobüs
Nicedir beklenen durakta,
Harcanan zaman sana batarken
Şoför yine usul usul gaza abanmakta
Akşamı düşünürken,
Belki ayın sonunu getirirken;
Getiremezken.

Serde erkeklik var ya…
Yalan aslında.

Sonsuz sebepten ben,
Basarım yine pedala.
Aldırmam
Kıçım donsa da,
Gözlerim yaşarsa da.
Bu kışta, bu soğukta,
Gecenin bir yarısı,
Ayazda.

Basarım ya kendim pedala,
Bilirim ya ne kadar sürer
Yolda olma sürecim.
Gerisi pek de fayda etmez.

Serde erkeklik var ya…
Toptan yalan!

Beni sabırsızlığım güder
En sapa sokaklara…
Sabırsızlığım beni bedbah eder,
Takmam ben.

Gelemem bu kadar sakinliğe...

8 Aralık 2010 Çarşamba

Maske

Yüzümde bin maske.

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Sen beni tanıdın ya,

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Ben bile bilmiyorum

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Kimi gördün aslında.

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

İşte ondan anlarım ya,

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Ebeme hep söverler ya,

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Ben de sevmem aslinda.

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

O gördü beni bir

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Kimim lan ben aslinda.

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Yalan, yalan, yalan!

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Duyarım karanlığımda.

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Yalan, yalan, yalan!

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Yokum ben aslında.

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Yalan, yalan, yalan!

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Yalan, yalan, yalan!

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Delisin sen aslında!

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Yüzümde kaç maske?

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Yalan, yalan, yalan!

Her güne bir maske,
Bir güne bin maske,
Bin güne tek maske.

Bilmeseydin keşke…

5 Aralık 2010 Pazar

Ahmaklar

Öksürük peşinde koşan ahmaklar,
Peşlerinde
İnanan karıncalar.
Tükürükler, üfürükler fayda etmezken
Bakarlar bulutlara, yakarırlar,
Kalırlar.

Ve ben yarasalara bakarım,
Göremem.
Peşinden koşsam yetişemem.

Bilirim ama,
Gelmekte…
O direkler suya karışırken
Birşeyler bana sövmekte.

Ve zaman,
Kim ne yapsın ki onu,
Sadece beynimi sömürmekte.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Deli Saçması

8 ile 45 arasında
Her sayıya baktığında
Ne istediğimi göremiyorsan
Problem aritmetiğinde.

Çizdiğim doğrular
Çemberlerine teğet bile geçmezken
Kirişlere boş boş bakıyorsan
Geometri yerlerde sürünmekte.

Yer çekimi
Yaptığım her saçmalıkta
İçimdeki gururlu düşmanla bir olup
Beni aşağılara iterken
Aldirmiyorsan
Mekanik falan bahane.

Ve içgüdülerim sana
Birden fazla hayvan çağrıştırmıyorsa,
Öğrendin onca biyoloji
Ama niye.

Çünkü ben
Evrimin her basamağında
Bulunmuşum,
Bir ileri bir geri koşmuşum,
Yorulmuşum.
Sosyolojik bir vaka olmuşum bazen.

Bir an seni istemişim,
Belki bir an başkasını.
Bana bakıp da sorular sormuyorsan,
Cevap istemiyorsan,
İlim irfan senin neyine.

Ve güzelim,
Seni sevmek,
Seninle sevişmek istiyorum ya,
Gönül bu ister,
Bundan sana ne.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Cümle

Bana bir cümle kur,
Yüklemsiz olsun.
Üç harf sadece
Ama bin kelime;
Belki bir dünya...

Bana birşeyler söyle,
Mesnetsiz olsun.
Yaksın,
Kırsın.
Ama olsun;
Gelsin de senden!

Yeter ki gel sen,
Gelsen keşke
Her gece...

17 Kasım 2010 Çarşamba

It's a trap!!!

Okuldan bir an önce çıkmak istediğim bir gerçekti. Attığım her pedal beni eve yaklaştırsa da aklımdan geçen başkaydı, zihnim başka bir yerlerdeydi. Ve kapısına gelip binanın frene bastığımda yeniden aklıma geldi; takılıp duranların bedenime yakınlaşması pek de olası değildi.

Yavaş yavaş taşırken bisikleti iki kat yukarı, biliyordum ne yapacağımı. Zaman bu. Kimine değerli, bana sorarsan, bir an önce gebertilmeli.

Az kaldı; birkaç bölüm dizi belgesel derken yine uyurum, yine istemeye istemeye ayaklanır, duş traş derken biraz daha katliam yapıp giderim yoluma. Tek fark yarın gömlek ütülemek isteyecek.

Harbi gücüm kalmıyor bazen nefes almaya. Bakalım, 27 olucam nasılsa bir sene sonra...

Tek isteğim halbuki biraz eğlenmek.
Dedim ya: It's a trap!!!

P.S. Google translate sucks ;)

12 Kasım 2010 Cuma

Yok

Nefret ediyorum bu huyumdan:
Olamadığım, anlamadığım sen,
Ve öncekiler senden…

Boşverelim onları bir an ya, neyse…

Denenmemişlerden vazgeçmek ağır,
Ben özümde
Alabildiğine inatçıyken;
Vazgeçmek yokken...

8 Kasım 2010 Pazartesi

Dudak

Kacamadigin her ayrinti
Yuzerse yuzsun beyninde
Hep seninle
Bu anilar, ruyalar,
Husranlariyla ve yasadiklarinla var.

Ve sen baskasin an be an,
Ayni derede yikanmaktasin ama
Niceleri yikandi,
Nice seneler
Akti,
Akti,
Akti sadece.
Sen sadece baktin.

Baskaydin,
Bambaska, hic olmamisti ve olmayacakti
Ayni bir onceki gibi
Ya da bir sonraki
Ve hala bambaska hersey
Sende,
Sendeki sen bile inanmazken

Ozeldi hersey
Iki dudaktan iki bacaga kaysa da isin ozeti
Aman tanrim gelmedi boylesi

Iki dudaktan iki bacaga sacilan onca masali
Kime anlatirsin bilmem ya,
Bacak ve dudagi birbirine degdirdin mi
Geriye pek birsey kalmadi be anam...

6 Kasım 2010 Cumartesi

Saymamalı

Koşmak kolay yürümekten;
Düşünmemek.
Kederlenmek?
Ve şimdi neyi hatırlamalı
Bilmem ki…

Yerinde saymamalı…

Nice nehirler aktı,
Kurudu çoktan kaldırımlar.
Kilometreler kısaldı,
Hafifledi,
Kirlendi.

Elde pek metafor da kalmadı hani.
Ve yeni hikayeler anlatmak
Yaşamaktan geçiyorken;
Nefesten,
Nefeslerden...

Evet;
Yerinde saymamalı…

Hadi adım alalım,
Sakince ama.
Koşmak kolay herzaman.
Yürümek mesele,
O kilometreler.

Hazırsın, di mi,
Hadi atlayalım!

Hiç, ama,
Hiç saymayalım geriye.

Saymamalı yerinde…

27 Mayıs 2010 Perşembe

Ruhun Halleri

Ruhun halleri...

Ne kadar?..
Ne kadar sabit kalabilirler?
Ya da her atlamada,
Her degisimde,
Ne kadar tutarli olabilirler?

Ruhun halleri...

Belirtirler, yonelirler,
Bulunurlar bir sure,
Sonra?..
Ayrilik...

Ruhun halleri...

Ve kendi buhranlarinda
Kaybolan onca zaman
Hallere sikisan...

Iste mesele gulum,
Ruhun halleri...

Hangisindeyiz?

6 Nisan 2010 Salı

I don't feel like playing your game, again,
But, we can play something else,
Lady...
I've been missing
Playing with you.
I've been missing you, I guess...
From dusk till dawn,
Life is falling down
While I'm going nowhere
But getting old...
No play…
Noway…

1 Nisan 2010 Perşembe

Yanlislar seni sen yaparlar.
Yalniz kalinca
Bogazina kacarlar.

Yanlislar seninle yasarlar,
Seninle uyurlar.
Uyumazlar...