22 Haziran 2007 Cuma

ESKİLERDEN SAPTAMALAR

NEDEN AKP? (2002)


Sorumuzun basit bir cevapları var. Bunlardan birincisi din. “Din toplumların afyonudur.” lafı tekerrür etti belki de. Belki de dini gelişimimizi tamamlayamamamız… Ya da çağı 500-600 yıl geriden takip etme alışkanlığımız… Bu noktada bir diğer etken olarak feodalite ortaya çıkıyor. Bunları kısaca inceleyelim…

İnsanları feodaliteye iten etmenlerden biri midir yoksa feodalitenin sonucu mudur tartışılabilir ama bağnazlığın bu kavramla çok alakalı olduğu kesindir. Avrupa feodaliteyi Orta Çağ’da yaşamıştır ve en bağnazca yaklaşımları yaşadıkları dönem de Orta Çağ’dır. Diğer yandan Osmanlı’nın bağnazlaşmasının bir sonucu olarak ortaya çıkan gerileme ve yıkılma dönemleri ayrıca feodalitenin de yaşandığı dönemdir. Evet, bizde ağalar, paşalar, beyler; bu dönemde başladılar köylüyü ezmeye ve onları dinle sömürmeye. Kurtuluş mücadelesinin ortaya çıktığı dönemde de zaten bunun büyük bir baskısı mevcuttu. Türklerin önemli bir özelliği de zor dönemlerde kendilerini hep dinin o sıcak kollarına bırakmalarıdır zaten. Peki Latin Amerika’da bu böyle miydi?

Orta Çağ’ı bitiren süreçler olan Rönesans ve Reform hareketleri özgür düşüncenin de güç kazanmasına yol açtı. Farklı mezhepler ortaya çıktı. Bu, doğanın genel bir kuralını işler hale getirdi bir anlamda: Çeşitlilik, gelişmenin ön şartı ve sağlayıcısıdır. Latin Amerika 16. yüzyıl itibariyle keşfedildi ve katolik İspanyol ve Portekizlilerce Hristiyanlaştırıldılar. Ancak son iki yüzyılda yeterince dini sorgulama şansı buldular. En azından Avrupa’daki sorgulamalara ulaşabildiler. Bizdeyse tam tersine dini eleştirenler, ona yeni bir boyut getirenler daima yok edildiler. “En el Hak!”, yani ben Allah’ım felsefi düşüncesi bile bağnazlarca katil sebebi olarak kullanılabildi(Halbuki düşüncenin aslı her yerde, her şeyde o var mantığıydı ve vahdet-i vücut düşüncesiyle aynı paraleldeydi.)

Che Guevara’nın da ortaya koyduğu gibi devrimin en önemli ayaklarından biri halkın bilinçlendirilmesidir. Bunun için en önemli silah da toprak reformudur. Bunu göz önüne alarak kendi kurtuluş mücadelemizi irdeleyelim: Mücadeleyi yürüten yine halk ama kimlerce güdülüyorlar:askerler ve toprak ağaları.İlginçtir, günümüzde de bu iki grup en güçlüleri. Halk ne için savaşıyor: Vatan, millet, Sakarya!!!Bunun dayanağı ne: din. Dini bu kadar göz önüne çıkaran kim:savaşa komuta edenler; belki askerler değil ama toprak ağaları. Orta Çağ papazlarının yerineyse toprak ağalarının tamamlayıcıları olarak elimizde hocalar, mollalar, müftüler var. Toprak reformundan hiç mi bahsedilmedi; bahsedildi. Peki sonuç: sonuç bir hiç.

Günümüze gelelim. Şu anda durumu birbirine benzeyen iki ülke:Brezilya ve Türkiye… İkisinde de halk yüzyıllardır sömürülüyor. İkisinde de sömürü had safhaya ulaşmış durumda. İkisinde de yeni bir seçim oluyor. Oylar kime gidiyor: Brezilya’da sosyalistlere bizdeyse dincilere. İşte dinin gücü! Biz ne zaman sıkışsak hep Allah’a koşup tevekkül etmiş bir milletin torunlarıyız. Bizden başka ne beklenebilir ki! Hem de aynı lakırdıları dinliyor olmamıza rağmen.

Cumhuriyeti, demokrasiyi bu halk almadı, ona verdiler ve asıl sorun bu noktada çıkıyor. Biz hak etmedik, hak edene kadar da kaybetmeye mahkumuz.

Hiç yorum yok: